Elementler, Zodyak, Yolculuklar, Hayat derken ?!%'+?&+...
- Hande G

- 4 Kas 2020
- 11 dakikada okunur
Bugün bazı notlarımı karıştırırken denk geldiğim birkaç bilgi hep baktığım kendi haritama bir daha o bilginin gözünden baktığımda yeni şeyler görmemi sağladı. Her ne kadar kendi haritamda gördüklerimi burada şimdi yazmayacak olsam da genel bir döngü yazısı yazmak istiyorum. Aslında bu konu daha da derinden ince ince düşünülmesi gereken bir konu, ama kabaca düşüncelerimi sırf unutmamak adına yazmam gerek..
Ateş Hava’yı, Hava Toprak’ı, Toprak Su’yu, Su Ateş’i denetler, kontrol eder diye okuduğum bir bilgi dahilinde yazdım bunu..
Şimdi astrolojide Zodyak kuşağına göre burç döngüsüne göre sıralayalım bir de.
KOÇ (ATEŞ) – BOĞA (TOPRAK) – İKİZLER (HAVA) – YENGEÇ (SU) – ASLAN (ATEŞ) – BAŞAK (TOPRAK) – TERAZİ (HAVA) – AKREP (SU) – YAY (ATEŞ)…. Diye gider…Ve bu aslında sadece 1. Döngüyü anlatacağım. Bunun bir de 2. Ve 3. Döngülerinin hikayesi var Zodyağı tam anlamıyla tamamlamak için ama onları yazmaya aklım şu an müsaade etmiyor :)
Doğanın döngüsünü baz alalım ve Koç’tan başlayalım.
KOÇ (ATEŞ) Havayı (İkizler) kontrol eder. Koçtan İkizlere 60 derecelik bir açı mevcuttur. Ve bu açının tabiatı besleyen bir özelliğinin olmasıdır. Koç burcu mars gezegeni ile İkizler burcu Merkür gezegeni ile temsil edilir. Mars başlatma, eylemde bulunma ile ilgilidir, Merkür düşünmek, bilgi, algılama, konuşma, yazma, bilgiyi alma ve verme ile ilgilidir. O zaman diyebiliriz ki eylemlerimiz, neyi nasıl başlattığımız nasıl bir bilgi alacağımızı, neyi görüp algılayacağımızı kontrol eder, onu besler. Bu ne demek? Mesela Mars gezegeni ateş elementi olarak bir eylemde bulundun, ateş tabiatı itibariyle bu görünen bir şeye dönüşerek başlattığın eylem bir etkidir. Ve bu etkinin görünme şekli ya yaptığın şeyi görüyor olman, bilgisini görmen (Merkür ile) ya da yaptığın o etkinin tepkisinin bilgisini (Merkür) görebiliyor olman. Eğer eyleminin etkisi sana tepki olarak dönüp sen de bunu görüyorsan aslında burada sen dışarıdan maruz kaldığın bir tepkiyi algılıyorsun demektir. Ama belki bunun senin etkinin bir tepkisi olduğunu oradan kaynaklandığını görmüyor da olabilirsin. Bu durumda aslında senin Merkür’ün algıladığını senin bir yansıman olarak değil dışardan algıladığın senden ayrı bir bilgi imiş gibi olarak da görebilir. Bu bahsettiğim aslında kelebek etkisini anlatan bir mevzu gibi. Elini sallaman bile aslında sana bir tepki olarak dönüyor. Ama belki sen sana nasıl döndüğünü ve etkilediğini görünen alanda göremiyor olabilirsin. Ama birine o an bir tokat atsan karşılığında bir tokat yiyerek ya da bir küfür alarak da görebilirsin..
İşte eylemler aslında zihnimizi besler. Neler yapıyorsan, neleri nasıl dalgalandırıyorsan aslında bu hayatta sana dönen o dolaşıp dönen dalgalar senin dünyayı nasıl gördüğün.. Belki kendinden bilirsin, belki bilmezsin. Dersin ki bu benden ayrı bir şey, ve hayat şöyle böyle. İnsanlar bunları bunları yapıyor bana. Hep karşıma çıkan insanlar şunlar bunlar, neden beni buluyorlar ve bana bunları yapıyorlar. Oysa onların hepsi senin görünen alanına Merkür gezegeni alanına giriyor ve sana görünüyorsa aslında bu demek ki Merkür’ün yani zihnin aldığın bu bilgi kadar da buna sebep olmuş bir bilgi yarattığından bahsediyor. Bilgiyi almak ve vermek arasındaki denge bu bahsettiğim. Eğer sen gördüğün şeyi, seni etkileyen şeyi görüp bunun senden çıkan bir eylemin parçası olarak görüyorsan o zaman aslında sadece kendinle muhatap olduğunu, her bilginin sadece dış dünya üzerinden yine sana teptiğini anlarsın. Ve belki de gelen şeyleri algılama şeklinle aslında eylemlerinin farkındalığını yakalamayı öğrenirsin. Çünkü sen sana bir tokat geldiğini görüyorsan bil ki sen de en başta bir tokat attığını ve o tokadı atarken yaptığın eylemi görebilseydin fark edebilseydin sana dönen tokadı neden yediğini kendinden ayrı tutmazdın.
Şimdi dönelim Koç İkizler arasında 60 derecelik besleyici açı olmasına. Evet ne eylersen, ne ekersen onu biçersin. Neyle beslersen onu alırsın.. Şikayet ettiğin o hayat yüzünden hoşnutsuz olan zihnin, katı veya negatif hayat görüşün farkında olamadığın eylemlerinin bir ürünü. Hayat yüzüne yüzüne vuruyor, gör diye. Matematiksel bir denklem sonucu işleyerek, sana döne döne geliyor her seferinde. Sen onu içeri kabul edip almadıkça, dışında o yüzünde bir tokat olarak sana çarparak yüzünden gene geri dönüyor, sonra gene sana geri geliyor… Evet gördüğümüzü sanıyoruz, ama içselleştirmeyi hiç bilemiyoruz. Postacı kapıyı belki iki kere çalar ama tokatlar gider gelir hep çalar diyebilir miyiz acaba?:)
Sıra geldi bir sonraki basamağa.
Hava (İkizler) Toprak’ı (Başak) kontrol eder. İşte aslında az önce söylediğim cümlenin matematiksel olarak tarifidir bu. Gördüğümüz, dışardan görünen alandan aldığımız bilgiyi (Merkür- ikizler) içselleştirmeyi hiç bilmiyoruz. Bilgi sana geldiği zaman onunla ne yapıyorsun. Görmeyip kendinden sanmayıp hemen eleştiriyorsun. Kusurlarını fark ediyor, hoşnutsuzluğunu dile getiriyorsun. Eğer ki İkizler Başağı kontrol ediyorsa bu demektir ki nasıl algıladığın, fark ettiğin bir zihnin varsa Başak tabiatında toprak elementini öyle kontrol edecek. Yani aslında Başak burcunun da Merkür tarafından yönetildiğini düşünürsek, demek ki dışardan gelen Merküryen bilginin nasıl ele alınacağı konusudur bu. Bir Başak bu bilgiye kendi Merkür’ü ile nasıl toprak elementinde form verecek. Zihninin farkındalık seviyesi oranında bir Başak enerjisi çalıştırırsın.
Zihnin ne kadar ayrımcı, her şeyi dışardan bilen kendinden ayrıştıransa, eylemlerinin farkındalıksızlığında bulunan bir Merkür çalıştırıyorsa tek yapacağı toprak elementinin her formunu eleştirmek olacaktır. Çünkü gördüklerinin kendinden ayrı olduğunu zanneder, ve Dünya’da maddi hayatta karşısına çıkan her şey (Başak) onun için kusurlu olmaya başlar. Çünkü kendi zihni onu kabul edemediği için o konuda sürekli kusur ürettikçe her toprağı da, görüneni de kusurlu tamir edilmesi gereken bir proje gibi görmeye başlar. Farkındalığı eksik zihin (Merkür) toprağın formlarını da (Başak) farkındalıksız bir şekilde görür. Yani aslında dualite dünyasında dünyevi olanda toprakta görünen her surette kendini görmek yerine farkında olmadığı için görmesi gerekenler ona kusur gibi gelir. Aslında zihin merak ediyordur ve ondan kusur buluyordur belki de. Ama onun kendine ait olduğunu düşünmek de istemez. Aslında o kusurların hepsi kendi farkında olmadığı yarattıklarının kabul edilmeyen gölgelerinden ibarettir. Yani aslında kendini görememektedir. Ve yaptığı düşündüğü her fiziksel zihinsel olumsuz tepkiler zanneder ki başkasınadır, oysa aslında farkında olmadığı kendinedir. Dünya hayatında kendisinin parçaları ete bedene cisme bürünmüş gölgeleriyle uğraşır durur. Belki de kendi üstüne alınmadığı için sadece eleştirmekle ilgileniyordur. Belki de eleştirmek farkında olmadan bilebildiği en iyi ilgilenme biçimidir. Bu işte aslında Merkür’ün dışarda bulduklarını içselleştirememesinden ve bu yüzden dışsallaştırmasından başka bir şey değildir. Yani Başak burcu toprak elementi ve Merkür yöneticisi ile, topraktaki formun hava formunda dışardan içeri döndürülerek içeri kabul edilebilmesidir. Gözlerin cevabı dışarda değil içerde aramaya başlamasıdır (Eğer ki Başak Merkür’ü doğru çalışıyorsa) Ve kendini disipline etmek istiyorsan önce İkizler tabiatın nasıl çalışıyor, neleri görmeye meyillisin ona bak. Orası aynı zamanda Başağın temeli. Bilgi olarak kabul ettiğin, içeri alabildiğin, neyi kabul ettiğin senin de kendi formunu nasıl tayin ettiğin, ben kimim dediğin yer.. Dışının formu da aslında içine alabildiklerinin formları ile paralel şekilleniyor. Sen kabul ettiğinden ibaretsin..
Ve İkizler burcu ile Başak burcu arasında da 90 derecelik kare açı bulunmaktadır. Bu da aslında krizleri, sıkışmayı, ve sıkışmadan sonra krizin nasıl yön alıp nereye bükülerek gelişmeye devam edeceğini ifade eder. Evet Merkür nasıl bir Merkür olarak büyümeye devam edecek. Her sıkışmasında, her krizde nasıl nereye yön alacak? Başak burcunda Merkür’ün kendini disipline edebilme krizlerini yaşamasından bahsediyorum..
Sıra geldi bir sonraki basamağa.
Toprak (Başak) Su ‘yu (Akrep) kontrol eder. Akrep burcu aslında Koç ile başlayan ben dediğimiz ilk yerin karşısında kör noktasında kalan yerdir. Aynen Başak burcunun da Koç’un kör noktasında kalması gibi. İnsanın kendini karşı taraftaki gördüğünden baktığında görememesi işte böyle bir şey. Ve Başak ile insan zihnini toprak formunda disipline ettikçe ve formunu kusursuzlaştırdıkça Su’yu kontrol edebilir elbet. Çünkü sen kendi toprak formun ne ise kabın ne ise zihinsel olarak disipline ettiklerin ve yüksek farkındalığınla kendine dönüp her aldığınla kendi formuna da biçim verdikçe o kabın içi de o formda bir su ile dolar. Hangi formda isen, hangi zihin yapısında isen, hangi farkındalıkta isen kabındaki suyun formu da ondan ibaret olur. Suyu elde etmenin, bir form vermenin tek yolu onu bir kabın içinde taşımaktır. Bir insana baktığında bir beden görürsün. Etli kanlı canlı. Dışardan gördüğün şey ise sadece derisi ile kaplı bir bedendir, bedeninin içinin nasıl bir şey olduğunu baktığın gözle göremezsin. Ama baktığında gördüğünün (toprak) ne olduğunu biliyorsan (farkında bir Merkür) onun aslında çoğunun topraktan çok su içerdiğini bilirsin. Yüzde 70 küsür kadar. Bu kadar su miktarının nasıl katı bir forma büründüğünü insan düşündüğünde hala şaşırıyor. Ve tüm yaşam sırrımız, bizi canlı ve hayatta kılan ve yaşamın hücre düzeyinde canlılığını sürdürmesini sağlayan platform aslında bir kap görevi görüp form alan bedenin içinde belli bir şekilde sıkışıp kalmış su grubundan ibaret. Orada yaşam var oluyor. Ve sen baktığında ne hücreleri, ne de içindeki suyu, ne de suyun bir şekilde kendisini görüyorsun. Tek gördüğün beden (toprak). Ama içi yaşam dolu. İçerde hareket var. Yaşam, dünya içerde hareket etmeye, o bilgi formunun çok ciddi disipline olmasıyla toprak içinde de form bulabilmesiyle kendine hareket edebileceği bir ev sağlıyor. Senin başlattığın Ateş (Mars) eyleminin Hava’yı kontrolden Toprak’ı kontrole geçerek en son formlanan Su’da kontrol sağlaması ve suda yaşayan bir eylem hareket haline (Mars) gelmesinin hikayesi belki de Akrep’in yöneticisi Mars’dır. Ve bu Akrep Mars’ı içimizde görmediğimiz yerde suyun içinde hareketin devam ettiğini gösteriyor. Çünkü Koç Mars’ı ile başlayan kontrol gücü Su’ya ulaştığında hareket Su’da farkındalıklı ise muhteşem bir zekanın ürünü olarak insan formunda saklanarak kusursuz ve olması gereken halinde Akrep Mars’ı olarak devam ediyor. Tenimizin altında bilinçli hareket eden su formu, aynı Dünya’nın toprağın altındaki yer altı suları gibidir. Ve Akrep yeraltı sularını temsil eder. Çünkü sen görmesen de içerde yaşam hala vardır. Öldüğünde toprağa karışırsın, yerin altına girersin, ama ölüm sadece bir geçiş olarak sadece bir yaşam formundan başka bir yaşam formuna geçişten ibarettir. Ve öldüm sansan da yaşamaya, harekete suda, yer altında devam edersin. Bu aslında Ateş’in Su’da yaşamaya harekete devam etmesidir. Ama içerde, ama perdenin arkasında, ama başka hayatta, ama hücrelerde.. Hareket başladıysa ve farkındalık devam edebiliyorsa ateş yayılmaya, hareketler devam etmeye ve farkındalıklı yaşamaya devam edebilir (belli bir zihinsel farkındalık düzeyine gelip belli hareketlere sabitlendiğinde). Sen Akrep ile öldüm dediğinde ise ölen sadece bildiğin yaşam formunun ölmesidir. Ve bu ille de bedenin ölmesi demek olmayabilir. Sadece başka bir yaşam haline geçiş, başka bir toprak formunda bilginin şeklinin devam etmesi, zihninin yaşam olarak bildiği farkındalık düzeyinin ölmesi, ve farkındalığının yeni formda harekete devam etmesi de olabilir.
Bu senin farkındalığınla ilgili bir durum, göremediğin karşında kalan kör noktanı kendini, formunu nasıl devam ettirmeye karar verdiğinle ilgili. Sen nasıl bir gün batımı hayal edebiliyorsan.. Öyle diyorum, çünkü Terazi burcu senin Koç burcunun karşısında kalarak senin ufuk noktandı, gün batımındı. Ve Başaktan Akrep’e olan 60 derecelik bir açı kör noktalarının birbirini hep beslediğini ve formlara bakış açının içselleştirebildiklerinin (Başak) sonucu Akrep’i nasıl besleyeceğini ve suyun hangi forma gireceğini tayin ediyorsun. Hangi bedende yaşamaya veya ölmeye karar vereceksin? Gün batımının şekli nasıl olsun? Turuncu mu olsun pembe mi olsun, parçalı mı olsun, bulutların arkasında gizli mi olsun? Gün batımları hep birbirine benzer ve bir o kadar da eşsizdir. Yarının ise bambaşka olabilir.. Suyun şekli ile hayatın anlamı tamamen senin elinde..
Sıra geldi bir sonraki basamağa…
Su (Akrep) Ateş’i (Yay) yönetir.
Akrep ile Yay arasında sadece 30 derece vardır. Bu da aslında Akrep’in hemen dibinde olan Yay’ın hem yanında olup hem de kör noktasında olması gibidir. Hem ulaşılabilir hem de tam ulaşılamaz, çünkü düşün ki karşına biri oturduğunda yüzünü görebilirsin, her türlü bilgisi karşında oturmuş sana açılmıştır eğer ki alabiliyorsan. Yani kartlar açıktır ama görene. Burada ise her şey elinin altındadır hemen yanı başında ama kartlar kapalıdır çünkü yanındadır ve yüzünü göremezsin o kişinin. Şimdiye kadar görerek Merkür'ünü geliştirerek farkındalığını arttırarak geldiğin ve suya bir anlama bir hayata ulaştığın bu yolculukta içsel yolculuğunu, içsel hareketini tamamlamışsındır. Aslında çok kalabalıklar içindeydin ve hayatta senin dahilin dışında olduğunu sandıklarınla yüzleştin durdun, ve hayatla ve içindekilerle olan bağlarının yani aslında iç ve dış dünya ile bağ kurmanın sınavını verdin. Ve onca kalabalığa ve çeşitliliğe rağmen aslında onların her biri senin göremediğin parçalarının yansımalarından ibaretti ve onca kalabalıkta ve curcunada sen hep tek başına yolculuk yapıyordun, ve aslında o kalabalığın içinden yani gölge halinin içinden bir tünelden tek başına geçiyordun. Belki bu süreç senin için bir ömür ve de ömürlerdi. Aslında sen tek başına bir yolculuk yapıyordun. Akrep ile olan bu içerdeki hareket ve yaşamlardan yaşamlara geçme hali de aslında ölüm ve doğumun içsel yolculuğunu anlatıyor. Şimdi bu yolculuk aslında ateş ile başlayıp hava ve topraktan sonra su ile tamamlanmış oluyor.
Peki sırada ne var? Bir nevi öldün ve bilinen dünya senin için bitti, bildiğin ne varsa öldü. Merkür’ün işi burada bitti. Merkür ve Mars’ın uyumu hem dışarda hem içerde sağlandı. Sırada ne var?
İşte bu da suyun ateşi kontrol etme imtihanı. Yani biten döngünün yeniden ateşle başlama döngüsü…
Artık ne Merkür kalır ne de Mars. Çünkü o geçmesi gereken sürecin içindeki Merkür ile de Mars ile de ustalaşılmış, farkındalıklı usta eylemlere varılmıştır. Kendinin hayatla ve her bir parçanla olan bütünleşmesi sentezi sağlanmıştır. Ve aslında sen hayatın deneyimlerinden geçerken tüm yansımalarında Akrep ile bütün parçalarını bulup bir araya getirip kendi parçalarını birleştirmiş ve kendini sentezlemişsindir. Kendinin dönüşüm yolculuğu bu noktada simyanın temsil edildiği Akrepte bitmiştir.
Aslında cinselliği ve birleşmeyi, güçlerin paylaşımını temsil etmesi, her bir parçanın birbiriyle bir bütün haline gelmesi ve her bileşenin yeni bir bütüne varmak ve yeni hale gelmek için kendi tanımlarından vazgeçmesi demektir. Bu da aslında bir hiç için yok etmediğini ve yeni bir şeyin başlamasına vesile olduğunu ve bitişin yeni bir başlangıcı doğurduğunu ifade eder. O zaman aslında yok olmak diye bir şey yok, sadece dönüşmek vardır. Dönüşmek aslında döndürmektir ve o da bir eylemdir. Ve öldürmek kendini döndürmektir, kendini diğer bir yöne döndürmektir. O içsel yolculuğun ile geçirdiğin hayatındaki dış faktörlerin yolculuğunu buluşturduğunda doğduğun yeni sen yeni hal aslında Yay burcudur. Yeni bir Ben olduğun yer olarak Yay burcu bu yeni halinin kendini döndürmen sonucu yeni ateş ile büyüdüğü yerdir. Ve Yay’a kadar geçirdiğin kendine olan yolculuğun sendeki süreci böyle bir yolculuk iken, yol Akrep’te bitince Yay’da yeniden yeni bir kimlikle başlar. Yeni bir döngüdür. Yeni bir ateş çıkmıştır ortaya. Yeni diyorum çünkü Su’da her şey bitmiştir. Aslında artık eski ateşten yani ben dediğin eski halinden yanacak bir şey kalmamıştır, hepsi suya kadar ulaşıp bitmiştir ve suyun içinde formüle ettiğin bir zihin altında yaşamaya devam ediyordur artık. Yanmayan bir ateş olarak. Su elementi aslında kimyasal olarak tamamen yanmış olandır. Yani aslında suda geriye yanacak hiçbir şey kalmamıştır. Sadece özünde olması gereken hareket gerçekleşmiştir içinde. İşte bu noktada sudan nasıl yeniden ateşe geçilir düşüncesi çok kafa karıştırıcı gelebilir. Zaten gelmesi de normaldir, çünkü su artık bütün zihinsel bilgiye manaya ve her harekete ve toprak elementindeki formlarının bilgisine sahip iken ve bir yaşam döngüsünü tamamlamış iken kendinden bilmediği bir şeyi nasıl doğurabilir veya bilmediği bir ateş ile nasıl buluşup onu kontrol edebilir? O sonsuz bir dişil, alıcı iken ateşin yani erilin başlattığını son raddesine kadar kabul edip hareketi içselleştirmiş ve ondan alabileceği tüm manayı son raddesine (bitene) kadar kabul etmiştir.
Bu konuda kafasının karışmasının nedeni elindeki malzemenin kendi ve hayat arasında gerçekleşen karşılıklı birbirine bakan düzeyde işleyen bir süreç olmasıydı. Formlarının o ateş dahilinde bir limiti vardı ve o her birini tamamlamıştı, geriye kullanmadığı hiçbir form kalmamıştı. Ve geçirdiği her bir form karşılıklı etki tepki kanunlarının işlediği bir yaşamın idrakıydı. Yani gelene tepki vermek, reaksiyon göstermek. Göstermeyip elinde tutmaya başladığı noktada ise elindekini hiç yapmadığı yeni bir eylem olarak döndürebilmiştir aslında. Belki de ateş elementinin evrimi de böyledir. Eylemlere su ile olabilecek tüm formları verdiğinde suyun derinlik kabiliyeti ile yeni bir boyuta yeni bir eylem, manevra yaratabilme kabiliyeti. Şimdi ise kimseyi veya hiçbir şeyi karşısına alması gerekmiyordur. Çünkü etki tepkiden yeni bir eylem serüvenine geçiş olmuştur..
Yeni bir kimlik ile yine yeniden bilmediği yeni bir dünyaya açılınca, aslında Yay’ın artık en büyük sıkıntısı kendini yansıtacak karşısında bir şey bulamaması olabilir. Belki de hayatın içinde kendinden ayrı olduğunu sandıklarıyla derdi bitmiş gibi görünse de, aslında yeni bir döngüde o yükler şimdi sadece kendi sırtındadır. İnsanın belki de kendinden bir kaçışı bu yüzden mümkün değildir, ve tüm derdi yine kendisiyledir. Aslında her şey kendinde olmaktadır. YİNE VE YİNE VE YENİDEN… Şimdi de, artık onun sınavı neye temas ettiğidir. Çünkü kendi olduğu yeni halinin deneyim süreci artık karşısında yansımalarda değil kendinin hemen olduğu yerde dibindedir. Artık tek derdi vardır. O da kimine dert midir bilmem ama J Olduğu yerin farkında olmak. En karanlık gölgesi olabilecek yer olan dibinin farkında olmak. Ve neyle temas ettiğini bilmek. Çünkü akrepten geldiği ve bildiği için artık neye dokunsa onunla paylaşacak ve birlikte büyüyecektir. Çünkü Su ile yeni bir manevra yaparak kendine hareket edebileceği yeni bir yaşam alanı açmıştır bile.
Belki de bu yeni ateş döngüsünün en iyi tarifi, kendinden vazgeçmeyi ve bilinmeyene teslim olan Akrep’in artık bilinmeyenin içinde büyümeye ve genişlemeye teslim olmasıdır. O yüzden artık süreç yansıtmalar süreci değil, birlikte beraber büyüme, beraber paylaşarak güçlenme ve yan yana durup birbirini göremesen bile temasta olduğunu bilerek aynı yöne bakabilme ve yanyana yürüyebilme, birlikte temas ettiklerinle yolculuk yapma süreci. Bu artık yeni bir kimlikte yeni bir tarzda eskisinden çok farklı bir yolculuk. Kendine olandan çıkıp bize gittiğin bir yolculuk.. Bireysellikten ilişkiler arenasındaki etki tepki yansımalar deneyimleri yaşayarak onların bilgisi aracılığıyla çıkıp kolektife geçmek..
Ve temas etmek, deneyimlemek ve içinden beraber geçmekle ilgili bir yolculuk. Yolun uzak diyarlar değil içine olan kendine olan bir yolculuk olduğunu keşfettiğinde, yolda olmanın kendin olmak olduğunu keşfettiğinde asıl yolculuk bambaşka bir yolculuk başlayabilir. Çünkü olduğun yer neresi ise büyüyeceğin yer de orasıdır, ve büyümeni sağlayan yegane şey yolculuk arkadaşlarındır. Olduğun yer olduğun hal yolun kendisi, yanında olanlar ise aynı istikamete bakabildiğin birlikte aynı yolda olduklarından ibarettir. Yol nereye gider? Bilemiyorum, tek başıma da karar vermiyorum artık, ve kendimden her an vazgeçebilen ve ölüme teslim olan biri olarak (ben öyle sanıyorum :) ) sadece büyümeye teslim olduğumu biliyorum. Nasıl ve neye büyüyeceğimi ben de şu anki halimle bilmiyorum… İşte yeni döngü bundan ibaret. Bir büyüme yolculuğu.. Sevgili Jüpiter…
Ve sevgili Handeninseyirdefteri. Geçenlerde bir güncelleme yapmam gerektiği uyarısı alarak tüm yazılarımı aktarıp bir güncelleme yapmam gerekti. Hayat gerçekten de garip ve zevkli J Ve hiçbir şey boşuna olmuyor. Bu siteyi ilk kurduğumda ilk yazımı yolculuk üzerine yapmıştım. Ve benim yolculuğum kendimden kendime olan bir yolculuktu, her ne kadar yer yer çok kalabalıkmış gibi görünse de. Ve görüyorum ki benim sınavım da suyun ateşi kontrol etme sınavıydı.
Sanırım yakın zamanda yolculuğumun seyri aynı bu sitenin güncellenmesi ve verilerin aktarılması gibi yeni bir döngüde akmaya devam edecek. Ve belki de yeniden yeni bir yolculuk yazısı yazmam da gerekebilir. Uzun zamandır Yengeç’te Mars’ı deneyimlemiş biri olarak artık gezegen değiştirme vakti geldi :) Şimdi bile içinden geçerken hem biliyor hem bilmiyor gibi hissediyorum ama...Ateş döngüsüyle başlayan yeni bir yolculuk serüveni geliyor gibi..
Yorumlar