top of page

An’ında Gelenler 3

Ufuğa bakarsın ama görmezsin, görsen de arkasının ne getireceğini bilemezsin. O hep böyledir. O değişmez gibi durur, ama getirecekleri hep değişebilir. O hep aynı bilemediğin ufuk, hep bilinmez bir kara delik gibi orda durur.

Ona yaklaşmak için küçük bir adım attığında o hep aynı. Gün gelir onun durduğu yere varırsın ve bir bakarsın ki ne varsa gördüğün hepsi senin bildiğin, ondan eser yok, be sadece sen varsın. O ise hep uzakta sana gel der, sen gidersin o olursun, bir bakmışsın yine ellerinden kayıp gitmiş. O den olmaya devam ettikçe, onu bulayım derken hep kendini bulmuşsun. Ama bedense bulduğun kendinden hala tatmin değilsin. Çünkü uzakta ufuk hala var. Yine ben ufuk olamamışım dersin.


Derdin ne kuzum. O olmak için o olmadın mı? Hala neyi ararsın? O oldu ama şimdi başka mı? O başka oldu ve sen de başkasın artık bak. Be belki de o da eskiden senin şimdi durduğun yerdeydi ve gitti. Arkasındaki senden gitmedi, o da başka ufka gitti ve hala da gidiyor. O senden kaçmıyor. Sen sadece onun izinden gidiyorsun. O da başka bir izin peşinden.

Aslında hepimiz ufuğuz, sürekli değişiyoruz ama sanki hala yerimizde bildiğin ufuk gibi zannediyoruz kendimizi. O ufuk bitecek mi?

Dünya döndükçe belli ki hayır.. Dünyanın ufkunun izinde giderken kendi küçük ufuklarımız peşinde minik ufuklarız biz… Hem de izin, çizgin düz derken bir bakmışsın dik olmuş…


Ufka bakmak demek kendine bakmak demek. Attığın önündeki o minicik adıma iyi bak yeter… Hep kendine iyi bak ❤️


Unutma, adımın nereye ise orada ilerde bir ufuk var. Ufku gördüğün için de oraya adım atıyor olabilirsin adım attığın için ufku görüyor olabilirsin. Sonsuz ufuk var çevrende ve tam merkezinde sen. Bir nokta olsan da sonsuz yere saçılabilirsin ve her bıraktığın iz de sen… Tüm olasılıkların senden yine sana çıkıyor… Bir kendinin bilmediğin olasılıklarını hatırlama yolculuğu…

Sonra dedim, benden bana çıkıyor ve ama attığım her adımda bir terk ediş ve uzaklaşma da var.


Belki de dedim, attığım adımın sahibi ben isem, atmadığım her adım da ufku ve ufuktaki beni bana getiren. Çünkü gitmeye çalıştığım her ufuk da benim, ve ben dursam bir an, bütün ufuklar bana bakar ve beni görür. Çünkü onlar da durur, ve birden bütün ufuklar ve noktalar kendilerini görürler ve bütün noktaları ve ufukları da. Çünkü hepsi bir ve bir arada.

O bir nokta durduğunda bütün ufuklar ona geri döner. Ve bir olurlar. Belki de hiç gitmemişlerdi. Hep orda duruyorlardı, duruyordu. Belki de duruyordu ve sadece çığlık mı atıyordu, ses mi veriyordu, titreşiyor muydu, genişliyor muydu, saçılıyor muydu, bir şey mi oluyordu?

İnceldiği yerde kopuyor muydu? Dünyanın yuvarlak değil düz olduğunu mu fark ediyordu? Ya da ümit ediyordu? Belki merak ediyordu? Sonlu muydu sonsuz muydu?

Belki de unutulacağı anı bekliyordu. Bir gün ufuklardan biri onu unutacaktı ve sonsuza kadar gidecekti. Belki tüm olasılıklarını beğenmiyordu ve en beğenmediklerini çok uzaklara yollamıştı kim bilir, belki bir gün temelli unutulmayı mı bekliyordu? Kalbinin en taa uzaklarında bir yerlerde evine dönemeyen ufuklar mı vardı? Karanlıklara gömülmüş…

Farkında mısın? Onları ne kadar uzağa yollarsan yolla, ne kadar sana gelemeyecekleri garanti bile olsa, onları hala taşıyorsun. Ne o bunun farkında ne sen farkındasın… Aranızdaki bağ incele incele koptu sansan da, sence kopmuş mudur? Kopmuş diyorsan bil ki sen hala eksiksin… çünkü kalbinde hala karanlık bir boşluk var. Bir karadelik… O karadelik dolar mı? Neyle? Sevgiyle…  Aslında öyle olduğuna inandığın için öyle sanıyorsun… Çünkü eksik olduğuna inandığın için zaten o karadeliğe inanıyorsun ve onu var ediyorsun.

Herşey tam ise, o zaman bil ki hala kopmamış, bil ki hala onunla da bağlısın, bil ki o aslında bir karadelik değil, bil ki zaten doldurmaya çalıştığın o boşluk diye tanımladığın yer zaten sevgiyle dolu. Sadece senin onu keşfetmeni ve oranın dolu olduğunu fark etmeni bekliyor. Orası gerçekten o kadar korkunç mu? Belki de sen de onun için bir kara deliksin. Farkında mısın?



bottom of page