top of page

Ben inzivadayken

  • Yazarın fotoğrafı: Hande G
    Hande G
  • 3 Eyl 2020
  • 5 dakikada okunur

Ben inzivadayken düşünüyordum yine bir gün....

Bugün çok uykum olsa da ve aslında hemen yatıp uyumam gerekse de anın zaman kalitesinde bu yazıyı yazmam gerek. Çünkü kısa bir süreliğine olan göklerdeki bir etkinin bana görünen yerdeki tezahürüne şu an yazarken fark ettim ki şahit olmuşum ve ondan bunu yazıyormuşum ben de.

Konuya göklerden ve teknikten girmek yerine direk insani düzeyden ve yeryüzünden başlarsak eğer, diyeceğim şu ki;

Bizler her birimiz birer birey olarak bu dünyada mutlaka bir şeylerle muhatap oluruz. En basitinden, en kaba halinde de olsa algılamamızı sağlayan

organlarımız ve bunu işleyen bir beynimiz var. Öyle ya da böyle vardığımız fikirler, bulduğumuz anlamlar var. Muhatap olduğumuz şey, bizim ben diye bildiğimizin dışında tuttuğumuz her şey. Bir insan, eşya, hava, kitap, film, ağaç, hayvan, bir çevre, bir kurum, organizasyonal her hangi bir şey, yani hayat, hayatın içinde olan her şey. Algıladığımız her şey aslında an ve an bir etki gücüne sahiptir. Aslında her şeyin doğal da olsa sahte de olsa her ne oluyorsa olsun bir etkisi vardır. Bizler her zaman bu etkilere maruz kalıyoruz. Ama asıl konu kaldığımızı zannettiğimiz etkinin bizdeki yansıması ve de bizdeki anlamı bize has. Ve bu yüzdendir ki aldığımız bir etkiyi nasıl kabul ettiğimiz ve bununla ne yaptığımız, ve de istersek bunu karşıladığımız gibi nasıl geri iade edeceğimiz, yani tepki vereceğimiz bizim kendimize hastır. Çünkü en baştan manayı etkide biz bulduk, o anda aslında karşı taraf diye bir şey artık kalmadı, her şey sadece senin içinde gerçekleşiyor çünkü onu üstüne ve de içine aldın bile. Karşı tarafın gerçek halini ya da belki daha doğrusu şu da olabilir, gerçek haline en yakın halini görebilseydin bu bir Venüs gibi pasparlak bir ışıltıdan ibaret olurdu. Çünkü Ben dediğin dışında zannettiğin her şey bir Venüs’ten ibaret. Onların her biri kendi doğallıklarında kendi potansiyellerini yansıtırken, tek yapabilecekleri sadece görülmektir. Etki altında kaldığın her şey sadece Venüs gibi yayın yapan bir pırıltıdan ibaret, ama senin onu nasıl kabul ettiğin, nasıl anladığın ve sende ne uyandırdığı senin dünyanda olan bir şey. Belki çok güzel göründü, belki çok çirkin, belki çok yanlış, belki çok doğru geldi, belki ile başlayan bir çok sıfat sayabilirim burada. Çünkü sen karşına bir Venüs geldiğinde ve sana değerliliğini yansıttığında ve sen onu aldığında sadece alabileceğin kadarını alabildin. Misal, belki sana eliyle altın uzattı ve sen o ele öylesine özenmeden baktın, yani aslında bakmadın, öylece attın hemen cebine sonra da değersiz bir maden sandın ve dedin ki belki, bana bu gereksiz ağır şeyleri neden verdin? Ve tepki verdin. Belki kafasına geri attın..

Çünkü şeylerin değerini görmek zor gelir, çünkü görebileceğin sadece kendi kapasiten kadardır. Ve o yüzden şeylerin değerini kaçırırsın hep. Bir de üstüne kızarsın, ne biçim şey bu diye.. Aslında biz insanlar değeri göremeyince ona bir değer biçmeye çalışırız. Salt değer olmayınca bin bir türlü değer çıkar ortaya, ve sıralamak zorunda kalırız. Bir bakmışsın her şeyin bir değeri oluşmuş, ve sen onları yukardan aşağı büyüklüğüne göre dizmişsin bile. Sana göre.

Umarım çok zalim değilsindir. Çünkü kendi dünyanda kendi değerliler dünyanda neyin ne olduğuna dair bir adalet sistemi oluşturuyorsun, ve haberin bile yok ki o sandıkların gerçek bile değil, sen etkiyi almış ve içine dönmüş kendi kabuğun içinde yarattığın bir dünyada tanrıcılık oynuyorsun. Ama asıl en kötüsü, bunun gerçekliğine kapılıp bir tepki verme fırsatı bulduğunda bunu değerlendirip bilmediğin o değeri yok edebiliyorsun bir tepkinle.

Ama sana bir sır vereyim mi?

Senin küçük sandığın, kötü sandığın, yanlış bulduğun, kendinden küçük gördüğün her şey, aslında hiçbir şey yapmayarak bile, sadece oluşlarıyla seni manipüle ettiler bile. Sen var olmayan bir kurgu dünyanda onu bir yere koyarken, aslında onu kaldırmadın bile. Ama sen yerinden kalktın ve hareket ettin. Söyle bana, gerçekten kim kimi manipüle etti? Kim kimin üstünde aslında etki gücüne sahip? O kendini gösterirken, sen ise ona sadece tepkini gösterdin, ve elbette kendini de gösterdin. Çünkü tepkinin sahibi etkinin yorumcusu senden başkası değil.

İşte bu aslında Plutonun gücü. Akrep’in 2. Yöneticisi. Ve de ilk yöneticisi Mars’ı düşünürsek, ne kadar manipülasyon gücüne hakimsen (Pluto) o kadar bilinçli hareket edersin (Mars). Sana hareket etme olanağını sunan, senin manalarını bulmana vesile olan ilham kaynağın da Venüs’tür. Yani karşındaki. Muhatap olduğun her şey. Ve dişil gücü temsil eden Venüs aslında hiç yerinden kalkmaz ki. O sadece durur ve olur. Ona bakıp kendin ne isen olanı görebilen ve anlamlandıran, ve harekete karar veren sensin. Senin hareketin (Mars) senin algıladığın şeyler (Venüs) hakkındaki farkındalığından başka bir şey değil. O yüzden aslında bir şeyi beğenmeyip, kötü görüp olumsuz tepki vermekle, aslında beğenip olumlu tepki vermek bir bakıma aynı şey. Çünkü ikisinde de etkileniyorsun, sadece tepkinin şekli değişiyor. Senin beğenmediklerini beğenenlere kızıyorsan bil ki sen onları yanlışlıklar grubu olarak kendince bir kümeye soksan da, aslında sen de olumlu ya da olumsuz tepki verenler ve etkilenenler grubu olarak onlarla aynı kümedesin. Çünkü bir şeyin değerini gerçekten görsen aslında nötr kalırsın. Ne iyi ne de kötü. Aynı Koç terazi aksının mükemmel dengeye ulaşabilmesi gibi. Çünkü ne o senden yukarda ne de sen ondan yukarda olursun, öyle olursun ki ne küçümsersin ne de küçülürsün. Çünkü gördüğün tek Venüs’ün gerçek pırıltısından ibaret olur. Ve görünce o an tek yapabileceğin sadece durmak olur. Çünkü sadece bakarsın. Ve sadece görürsün. Hatta belki şöyle bile olabilir. O kadar anlarsın ki çünkü ordadır, ama anlamlandırmazsın. Çünkü değiştirmek isteyemeyeceğin kadar güzeldir. Sadece o anı paylaşırsın. İşte belki de artık terazinin kefenlerinin durduğu ve nötrlendiği bir andır. O yüzden teraziden sonra gelen Akrep dönüm noktasıdır. Çünkü maalesef hiçbir an sonsuza kadar kalmıyor ve devam etmek zorunda kalıyor. Belki de bu yüzden ölüm burada ifade ediliyor. Çünkü etki tepkinin nötrlendiği bir anda aslında manipülasyonun aslında ağır olanın diğerini bastırdığı ve gücü elinde tuttuğu, karşı tarafı yönettiği, gücün salt her şeyi ifade ettiği değil, tam tersine gücün yönetme, yönetebilme kabiliyeti, ustalığı olduğu ortaya çıkıyor. Nötr olunan bir anda ne tarafa yönelineceği artık tek bir tarafın kararı olmaktan çıkıyor. Çünkü iki taraf da durduğunda bilinçli olarak hareket edebilmenin tek yolu beraber birlikte karar vermek, ve paylaşmaktan ibaret. İşte o zaman manipülasyon denen şey aslında koç terazi aksındaki gibi sağa sola inip kalkan, sen ben güç çatışmasından, kim iyi kim kötü, kim haklı kim haksız çatışmasından çıkıp tam ortada nötrde durulabildiğinde bildiğimiz anlamda güç oyunlarını tarif eden manipülasyon ve etkileme manasından çıkabilir, yani ilişkide birbirini yönetmeye çalışmaktan çıkılabilir ve artık asıl manasında birlikteliği yönetmek olarak kullanılabilir. Yani her iki taraf da kendi değerinde ve gücünde olduğunda, ve bu yüzden samimiyetin de olduğu bir ortamda beraber hareket etme zorunluluğu doğar. Çünkü karşı tarafla eş değerde olmak, artık o tarafı yönetmek çıkar ve birlikten ortak hareket çıkartabilme gücünü yaratır. Bunun için tek tarafın sözü yeterli değildir, katılımcıların hepsinin katılımı gerekir çünkü manipülasyon artık ortak kararın sonucunda bilinçli bir hareket doğurmaya evrilir. Hem de hiçbir etkiye maruz kalmadan.

Bunun olması için karşımızda ne varsa karşı kefeye koyup demeliyiz ki terazi oynamıyor, öylece duruyor. O zaman beraber hareket edebiliriz. Çünkü hepimiz aslında hep aynı kümedeyiz. Kimse daha fantastik ve mükemmel bir kümede, kimse de daha aciz ve acınası bir kümede değil. Sadece sen onu kendinden ayrı tutayım derken tepkinle onunla aynı yerde olduğunu göremiyorsun.

Bunu yazdım çünkü birkaç gündür süren Pluton Venüs karşıtlığına t kare yapan koç burcunda bir Mars var. Yani en yalın teknik anlamıyla Venüs Pluton karşıtlığı bir gerilim ile bir enerji yaratıyor ve musluk da Mars, ve oluşan tüm enerji oradan akarak tezahür ediyor. Her ne kadar Koç’da gerçekleşse de aslında karşıtı terazi de gölge ve görünmeyen alan olarak gizli başrol kahramanı olarak konuya dahil, ki terazinin de yöneticisi Venüs olarak konunun aslında Venüs’e tepki veren Mars’ın ilişkileri ve dengeyi anlatan terazi konusunu görmemesi halinde tepki tamamen Pluto’nun farkındalık düzeyinde gerçekleşecek demek oluyor. Pluto da (Akrep’ten dolayı) aslında teraziyi öğrenmiş ve dengeyi bulduğu noktada artık ikililiği daha derine taşıyabilen bir güç dengesini ifade ediyor. Çünkü Venüs’ü o kadar iyi ve olduğu haliyle görebiliyordur ki Akrep’in Mars’ı ikincil yöneticisi olan Plutoculuğu nasıl oynaması gerektiğini farkındalığı yükselmişse öğrenmiştir. Demek istediğim manipülasyon etme kabiliyeti. Çünkü bu bir güçtür aynı zamanda. Ve her şeyden önemlisi dengenin bulunduğu anda hiçbir şeyin aynı kalamadığı ve istesek de istemesek de bir hareketin devam edeceğini anlatır. O zaman en doğrusu bilinçli hareket etmektir. Yoksa sadece reaksiyondan ibaret kalabiliriz. Ve de etkilenmeye, değerini göremediğimiz şeylerde gücün anlamını da bilmediğimizden yönetmek isterken değer biçmeye kakınca farkında olmadan aslında etkileniriz ve etki alanında asıl manipüle biz oluruz.

Diyor ve bitiriyorum maalesef..

 
 
 

Comentarios


© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page