top of page

Güneş ve Ay (2)

  • Yazarın fotoğrafı: Hande G
    Hande G
  • 22 Kas 2019
  • 6 dakikada okunur

Ve benim haritama gelecek olursak, hala oturmuş tam bir fikrim yok ancak Güneş ve Ay bazında şu an yazarken düşüneceğim bir şeyleri :) (ve hayır, tabiki de atmayacağım :) )

Genel olarak Güneş’in aslında önemi çok fazla demiştim. Ve benim haritama bakıldığında bu önem birkaç kat daha da artıyor çünkü kuzey ay düğümüm ile de kavuşum halinde.

Ay düğümü dediğimiz şey, Ay’ın yörüngesinin ekliptik yani Güneş’in Dünya’dan izlenen sanal yörüngesi ile kesiştiği sanal bir nokta, kısaca Ay ve Güneş’in yollarının kesiştiği nokta. Bu kesişim noktasına benim Güneş’im varmış ve görüyorum ki Ay da 4 derece ile kavuşum yaparak varmış aslında. Bu durumda Ay ve Güneş’imin yollarının kesiştiğini söyleyebilirim. Ancaaakk….Her ne kadar ikisi de kavuşma noktasında kavuşma halinde olsa da aslında tam da değiller gibi. Çünkü Güneş Aslanda, Ay Yengeçte farklı burçtalar ki bu da kavuşumu etkiliyor. Ki aslında bir yerde ikisinin de kendi yöneticilerinde olması onların kendilerini en güçlü hallerinde ifade edebileceğinin de bir göstergesi bir açıdan.

Ve ay düğümü üzerinde kavuşum aslında bir güneş tutulması anlamına geliyor ki bu da yılda bir-iki defa gerçekleşen bir şey. Tutulmanın anlamı ise Güneş, Ay ve Dünya aynı doğrultuda, düzlemde demek. Bu yüzden de güneş tutulması anında Dünyadan bakıldığında Ay gündüz vakti Güneş’i kaplayarak kapatıp kendi kara bir gölge olarak görünüyor demektir. Ve ayrıca bu bir yeni ay durumu olduğundan gece de Ay görünmüyor, karanlık demektir. Bu durum aslında Ay’ın gece görünen tabiatının dışına çıkarak kendini gündüz Güneş’in yerine geçerek varlığını gösterdiği ve görünür olduğunu ifade ediyor. Sembolik olarak düşündüğümde bu demek oluyor ki, gecelerde ayın ışığının manaları her ne ise o artık yok, gündüzleri Güneş kararmış ve Güneş’in kendi varlığı ve aydınlığı bir an yok olmuş ve görünenlerin içinde görünmeyen karanlık kendini ortaya koymuş. Bu birkaç dakikalık bir şey, sanki zihnimize bir anlık gördüklerimizin dışında göremediğimiz şeylerin görünebilmesi gibi. Sanki gündüzün içinde saklanan bir gecenin dolunayı gibi. Diyebilir misin ki gündüzün ışıkları ile her yer aydınlık da olsa gölgelerin bizim görebildiklerimizi anlama kapasitemizde rolü yok. Aslında gündüzün içinde gece, gecenin içinde de biraz gündüz saklıdır ve tutulmalar bunları hatırlatır ve belki de o güne, o ana öyle bir enerji katar, öyle bir ilham getirir insana. Her zaman bulunmayacak anlık gelen ilhamlar gibi, bir an zihninde çakan şimşekler ile sürprizlere aydınlanmak gibi.

Kendi doğum tarihime baktığımda tutulmanın bir tam güneş tutulması olduğunu öğrendim. Aslında tutulmadan saatler önce doğmuşum, yani benimki aslında bir yeni ay değil, balsamik ay fazı. Yani aslında o şimşeğin çakmadan önceki son halleri. Balsamik ay aslında kapanışları, bitişleri, teslimiyeti ifade eder. Ay döngüsünü kapatmak üzeredir, ve artık bir döngünün sonuna gelmiş yeni ay ile yeniden yeni manalarda ışıklanmaya başlamadan evvel kendi ışığını ve bulduğu bütün manaların artık sonuna gelmiş ve bitmek üzeredir. Tek yapabileceği, o günün bitmesini kabullenerek beklemek ve ışığın yeniden doğmasını hayal etmektir. Ay’ın bir nevi gün doğumundan önceki anıdır. Balsamik fazın son anlarında Ay Dünyadan baktığında kapkaranlıktır neredeyse. Söyleyecek ve mana bulacak çok da bir şey kalmamıştır. Sadece yarın için tohumlarını atabilirsin o anlarda. Ve bir de bu ay boşluktaysa benimki gibi aman ne hoş :) ve boş… Çünkü Ay boşluktayken artık açı alacağı bir gezegen, bir yönelim, bir amaç ve istek de yoktur ortada. Yerçekimsiz ortamda süzülmek gibi bir şey sanki.

Şimdi bu anlattıklarıma baktığımda, aklıma gelen görüntü şu. Beni almışlar Dünyanın dışına uzay boşluğuna bırakmışlar. Yer çekimsiz ortamda bir astronot kıyafeti içinde Dünya’yı izliyorum :) Evet, bana çok anlamlı geldi bu. Aynen yaşadığım ruh halini gösteren bir tablo.

Yaşadığım sürece kendimi hiçbir zaman dünyevi şeylere bağlı hissedemedim. İnsanları hep izledim, ve gördüm ama içlerinde yaşayarak bağlı hissedemedim. Adını koyamadığım bir kopukluk bu aslında. Sanki hiçbir şeye ve yere ait olmamak gibi. Ve ait olamadığın için kendine bile ait olamama ve kendini tanımlayamama konumlandıramama duygusu. Belki bu yüzden hiçbir zaman bir şeyin kalıcı olarak bağımlısı olamadım, çünkü zaten hiç bağlanamadım. Balsamik faz aslında Balık burcu enerjisi taşıyordur. Burada kendinden fedakarlık, teslimiyet ve egonun dağılması konusu vardır. Ve Balık burcu aslında bakıldığında sırf kendini ait hissedebiliyor olmak için kendine sahte, yanıltıcı egolar geliştirip kendini öyle olduğuna da ikna edebilir. Çünkü aslında zaten bir kalıbı olamadığı için sırf oyuna dahil olabilmek için kendini bir kalıba sokma çabasıdır bu bence. Dağılmamak adına…Ama o yüzden de risklidir, çünkü kendini kaptırdığı kurguladığı her kişilik onu ve bağlantıda olduğu yarattığı dünyayı da hayal kırıklığına uğratabilir.

Ayımın karanlık olması ve bana mana bulacak dünyevi bir şey sunmaması evet beni anlatıyor fazlasıyla. Belki de ondan kafa karışıklığı yaşadım uzun zaman. Aslında ne istediğimi bulmak istesem de bulamamam ve belki de istediğimi sandıklarıma kendimi inandırmam çok normalmiş.

Karanlıklardan yıllarca korkmam çok normalmiş. Çünkü herkes hoş loş ışıklarla eğlenirken, ben zifiri karanlıkta görememekten ve bilememekten korkmuşum, en küçük ışık parçasında ve çıt sesinde hassaslaşmışım.

Gündüzleri ise çoğu insanın göremediklerini görebilmem ise normalmiş. Herkes ışığa çekilirken benim karanlığa ve gizlenenlere dikkat edebilmem normalmiş.

Ruh hallerim, dünyayı algılamam ve ona bakış açım böyle iken ben insanlarla ne konuşabilirim ki. Sıkıcı olduğumu sanmam, anlatamadığımı sanmam ve anlaşılamadığım için dışlandığımı sanmam gereksizmiş. Kendimi sırf ait hissetmek ve kabul görmek için şekillendirmem ve olmadığım kimliklere girmem gereksizmiş. Sırf yalnız kalmamak için kalabalıklarda kaybolurken varmış gibi davranmam gereksizmiş. Çünkü ben sadece tüm bu yazdıklarım gibi, gördüklerim gibi görünenim de aslında. Her ne kadar geceleri karanlıkta ne hissediyorsam, göremiyorsam ve her ne var ise teslim oluyorsam, ve gündüzleri her ne karanlıkları ve görünmeyen saklı şeyleri görüyorsam, senin bende göreceğin de bu, aynısı.

Ben gündüzleri senin pırıltılı ve görünen dünyanda oyalandığın ışık oyunlarının içinde bariz olmayanım, hemen fark edemeyeceğinim, gizliyim, gölgeler kadar saklıyım, hemen göremediğinim. Çoğu insanın göremediğiyim çünkü bakmadığıyım, anlayamadıklarıyım.

Ben geceleri seni aydınlatmayanım, tam tersine seni karanlıkta bırakırım. Ne hayallerini, ne arzularını, ne isteklerini besleyebilirim, çünkü ben karanlığım. Kendimi kandırıp aydınlatıyormuş gibi yaparsam da gün gelir hatırlarsam, karanlıkta yapayalnız kendinle bırakırım seni. Ne hayallerini, ne isteklerini yerine getirebilirim. Bunca zaman sırf karanlıktan korktuğum için yalnız kalmaktan korkmam gereksizmiş. Bunca zaman senin de karanlıktan yani benim gibi benden korkacağını ve benimle karanlıkta beraber oturmayacağından korkmam, yalnız bırakmandan, yalnız kalmaktan korkmam gereksizmiş. Bunca zaman karanlıktan gelen seslerin canavar olduğundan korkmam gereksizmiş. Çünkü o korktuğum ve canavar sandığım şey kendimmişim. Ve canavar olmadığımı biliyorum, ama sen bilemezsin ve bunca zaman canavar olduğumu sanmandan korkmam gereksizmiş. Tek yapacağın karanlıkta benimle oturmak olabilir. Canavar olmadığımı bilemezsin, ama öğrenebilirsin sevgili insan. Ve benim yapabileceğim tek şey karanlığımı göstermek olabilir. Gerisi sana kalmış. Çünkü ben kendimi sevdirmek için olduğumdan farklı olamam. Ben karanlıkta tek başıma da olsam oturmalıymışım onu görüyorum, anlıyorum.

Ve Kuzey ay düğümüm ile Güneş’e gelecek olursak. Ben tüm iç dünyamda yaşadığım bu halleri Ay’ımın düzleminin kesiştiği nokta olan kuzey ay düğümüme yani Güneş’ime taşımalıyım. Yani gün yüzüne de çıkartmalıyım. Çünkü her ne kadar Ay’ım boşlukta ve amaçsız, balsamik de olsa, kuzey ay düğümüm yani Ay’ımın gelecekten beklentisi ve az ilerdeki ulaşmak istediği nokta Güneş’e dokunmak. (bir de şu var ki Ay Güneş’ime kavuşumdan önce kuzey ay düğümüne gidiyor, yani aslında Ay’ın tamamlayacağı döngünün Güneş’i bu aslında. Yarın doğacak yeni bir Güneş ve yeni başlayacak bir döngü amacı değil belki de. Sadece o döngünün Güneş’i ve sembolize ettiği bütünün gölgesiyle kavuşarak tamamlanması olayı da olabilir. Nihai son :) )) Ruhumun bu dünyada anlamlı bulduğu, mana aradığı şey, amacı bu olsa gerek. Gündüzün içinde bir an karanlık yaratmak, karanlık olmak, karanlık bir Ay olmak, gündüzün dolunayı gibi olmak, gündüzün gölgesini gün yüzüne çıkartmak. Bu aynı tüm dünyayı tersine çevirmek gibi bir şey bana göre. Benim Güneş’imi bulmam demek bu amaçta bir ego bulmam, oluşturmam, ve dünyaya gösterebilmem demek. Güneş’im tepe noktasında olduğu için bunu görünür yapmam gerek. İnsanların göreceği şekilde yapmam demek.

Yaşama, dünyaya her ne kadar kendimi ait gibi hissetmesem de, yaşama dünyaya insanlara dair her şeyin, özellikle de görünen her şeyin bana ilham vermesi belki de bundandır. Yaşanan olayların, durumların bir film gibi gelmesi, ama izlemekten keyif almam ve bana çok anlamlar ifade etmesi ondandır belki de.

Aslında kendimi izole hissetme duygum yukarda da anlattığım gibi kendimi kabul etmeyişimden, kabul edilmeyeceğimi zannedişlerimden, görünmeyeceğimi zannedişlerimden ve yalnız kalma korkusundan. Oysa ben de yaşama dairim, ona aitim, ve içinde canlıyım. Sadece kendimi kabul ettiğim oranda kabul edilebilirim. Kendimi gördüğümde görünebilirim. Evet, bariz olmasa da çok farklı şekillerde görünebilirim. İlham aldıklarımla ilham verebilirim. Belki Güneş’imi bulursam, parlayarak ışıldamasam da ışıkları loşlaştırabilirim ve gölgelerimle fark yaratabilirim.

Tek yapmam gereken günü seçmek, bütünü idare etmek için kuralları belirlemek ve çemberi oluşturup ortasına noktayı koymak. Aslında söylenecek daha çok şey var, belki göremediğim de çok şey var ama şu an için şimdilik bu kadarı yeterli. Ve evet yer yer dramatik oldu sanki yazdıklarım ama napalım ben bir Aslanım :)

 
 
 

Comentarios


© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page